- Düşük Doğum Ağırlığı: Kronik stres, plasentaya giden kan ve besin akışını etkileyebilen kortizol gibi stres hormonlarının düzeylerinin yükselmesine neden olabilir. Bu azalmış besin kaynağı, intrauterin büyüme kısıtlamasına ve bebek için düşük doğum ağırlığına neden olabilir.
- Erken Doğum: Yüksek seviyedeki stres hormonları vücutta iltihabi belirteçlerin üretimini uyarabilir. Bu iltihaplanma rahim ortamını etkileyebilir ve erken doğum ve erken doğum riskini artırabilir.
- Değişen Beyin Gelişimi: Stres hormonları plasentadan geçip fetüse ulaşabilir. Bu hormonlara uzun süre maruz kalmak fetal beynin gelişimini etkileyebilir ve potansiyel olarak çocuğun ileriki yaşamlarında bilişsel işlevlerde, duygusal düzenlemede ve stres tepki sistemlerinde değişikliklere yol açabilir.
- Artan Sağlık Sorunları Riski: Hamilelik sırasındaki kronik stres, çocukta solunum sorunları, astım, alerjiler ve yetişkinlikte obezite ve tip 2 diyabet gibi metabolik bozukluklar dahil olmak üzere çeşitli sağlık sorunları riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir.
- Çocukta Davranış Değişiklikleri: Doğum öncesi stres, çocuğun doğumdan sonraki mizacını ve davranışlarını etkileyebilir. Gebelik sırasında kronik strese maruz kalan çocuklarda artan sinirlilik, kaygı veya duygularını kendi kendine düzenlemede zorluk görülebilir.
- Düşük: Aşırı ve uzun süreli stres, özellikle hamileliğin erken evrelerinde daha yüksek düşük yapma riskiyle ilişkilendirilmiştir.
Fetusa yönelik potansiyel riskleri azaltmak için hamile bireylerin stresi yönetme yollarını bulmaları ve hamilelik sırasında kişisel bakıma öncelik vermeleri önemlidir. Düzenli egzersiz, rahatlama teknikleri (yoga veya meditasyon gibi), sosyal destek ve zihinsel sağlık sorunları için yardım istemek faydalı olabilir. Düzenli kontroller ve sağlık hizmeti sağlayıcılarıyla açık iletişim de dahil olmak üzere doğum öncesi bakım, hem annenin hem de gelişmekte olan fetüsün refahının izlenmesi açısından çok önemlidir.