1. Kalp Kasılması :Kalbin kasılması, özellikle de sol ventrikülün kasılması, kanı sistemik dolaşıma iten bir basınç oluşturur. Karıncıklar kasıldıkça içlerindeki kana baskı uygular, kanı atardamarlara doğru iter ve kan basıncını artırır.
2. Kan Hacmi :Kan hacmindeki artış aynı zamanda kan damarlarındaki basıncın artmasına da neden olabilir. Bu, sıvı tutulması, aşırı sıvı alımı veya kırmızı kan hücresi kütlesinde artış (polisitemi) gibi durumlarda ortaya çıkabilir. Artan kan hacmi damar duvarlarına daha fazla baskı uygulayarak kan basıncının yükselmesine neden olur.
3. Çevresel Direnç :Kanın küçük arterler ve arteriyollerden geçerken karşılaştığı dirence periferik direnç denir. Direnç arttığında kanın damarlardan geçmesi zorlaşır, bu da kan basıncının yükselmesine neden olur. Vazokonstriksiyon (kan damarlarının daralması) veya ateroskleroz (atardamarlarda plak birikmesi) gibi faktörler periferik direnci artırabilir ve kan basıncının yükselmesine katkıda bulunabilir.
4. Kalp Atış Hızı :Kalp atış hızındaki artış aynı zamanda kan basıncının artmasına da katkıda bulunabilir. Kalp atış hızı daha hızlı olduğunda, ventriküllerin kasılmadan önce kanla dolması için daha az zamanı olur. Bu, atım hacminde (kalp atışı başına atılan kan miktarı) azalmaya neden olabilir ve bu da yeterli kan akışını sürdürmek için kan basıncında artışa neden olabilir.
5. Kanın Viskozitesi :Kanın kalınlığı veya viskozitesi kan basıncını etkileyebilir. Daha yüksek kan viskozitesi, kanın damarlardan akmasını zorlaştırarak içlerindeki basıncı artırır. Dehidrasyon veya kırmızı kan hücrelerinin konsantrasyonunun artması gibi durumlar kan viskozitesini yükseltebilir ve daha yüksek kan basıncına katkıda bulunabilir.
Optimum kan basıncı seviyelerini sağlamak için kardiyovasküler sistemin bu faktörler arasında hassas bir denge koruduğunu unutmamak önemlidir. Sürekli yüksek tansiyon (hipertansiyon) gibi bu mekanizmalardan herhangi birinin düzensizliği, kalbi, kan damarlarını ve diğer organları etkileyen çeşitli sağlık komplikasyonlarına yol açabilir.