1. Artan Ateroskleroz Riski: Homosisteinin, arterlerde yağlı plakların birikmesi olan aterosklerozun gelişimine ve ilerlemesine katkıda bulunduğuna inanılmaktadır. Arterlerin astarına (endotel hücreleri) zarar verebilir, iltihaplanmayı ve plak oluşumunu teşvik edebilir.
2. Endotel Fonksiyonunun Bozulması: Homosistein, kan damarlarını kaplayan ince hücre tabakası olan endotelin normal işleyişine müdahale edebilir. Endotel disfonksiyonu, kan damarı gevşemesinin azalmasına ve kan akışının bozulmasına yol açar.
3. Tromboz ve Kan Pıhtısı Oluşumu: Yüksek homosistein seviyeleri, kan pıhtılarının oluşumuna yol açabilen artan trombosit aktivasyonu ve agregasyonu ile ilişkilidir. Bu, derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboli (PE) dahil olmak üzere arteriyel ve venöz tromboz riskini artırır.
4. Oksidatif Stres: Homosistein vücutta oksidatif strese katkıda bulunan reaktif oksijen türlerini (ROS) üretebilir. Oksidatif stres, kalp ve kan damarları da dahil olmak üzere hücre ve dokulara zarar verir.
5. Damar Düz Kas Hücresi Çoğalması: Homosisteinin, damar düz kas hücrelerinin aşırı çoğalmasını uyardığı, bunun da atardamarların daralmasına ve ateroskleroz gelişimine katkıda bulunduğu bulunmuştur.
6. Bozulmuş Kollajen Sentezi: Homosistein, kan damarı duvarları da dahil olmak üzere bağ dokularına güç ve elastikiyet sağlayan önemli bir protein olan kolajenin üretimine ve olgunlaşmasına müdahale edebilir.
7. Olumsuz Sonuç Riskinin Artması: Kalp hastalarında yüksek homosistein düzeyleri, kalp krizi, felç ve kalp yetmezliği gibi kardiyovasküler olay riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir.
Kalp hastalarının rutin bakımlarının bir parçası olarak homosistein düzeylerini kontrol ettirmeleri önemlidir. Homosistein seviyelerinin yüksek olduğu tespit edilirse, homosistein seviyelerini düşürmek ve hastanın kardiyovasküler riskini azaltmak için yaşam tarzı değişiklikleri, diyet değişiklikleri ve tıbbi tedaviler önerilebilir.