1. İlk Artış :Yaklaşan fiziksel aktivite beklentisiyle vücut, adrenalin (epinefrin) ve kortizol gibi hormonları salgılar. Bu hormonlar, depolanan glikojenin (bir tür glikoz) glikoza parçalanmasını tetikleyerek kan şekeri seviyelerinde geçici bir artışa yol açar.
2. Glikojen Tükenmesi :Yarış başladığında ve kişi yoğun fiziksel aktiviteye başladıkça kaslar birincil enerji kaynağı olarak glikozu kullanmaya başlar. Bu artan glikoz kullanımı, glikojen depolarının kademeli olarak tükenmesine yol açarak kan şekeri seviyelerinin düşmesine neden olabilir.
3. Glukoneogenez :Uzun süreli egzersiz sırasında kan şekeri seviyelerini korumak için vücut, protein ve yağ gibi karbonhidrat olmayan kaynakları glikoza dönüştürdüğü glukoneogenez adı verilen bir süreci başlatır. Bu, kan dolaşımındaki glikoz kaynaklarının yenilenmesine ve kan şekeri seviyelerinin korunmasına yardımcı olur.
4. Hormonal Yanıt :Kan şekeri seviyesindeki düşüş, glukagon ve büyüme hormonu gibi ek hormonların salınmasını tetikler. Bu hormonlar, glikojenin daha fazla parçalanmasını ve karaciğerden glikoz salınmasını teşvik ederek kan şekeri seviyelerinin stabilize edilmesine yardımcı olur.
5. İnsülin Düzenlemesi :Yoğun egzersiz sırasında vücudun insüline duyarlılığı artar. Bu, glikozun kas hücrelerine daha verimli bir şekilde girmesini sağlayarak enerji üretimini kolaylaştırır. Sonuç olarak insülin seviyeleri düşebilir ve bu da kan şekeri seviyelerinin korunmasını daha da destekleyebilir.
Egzersize verilen bireysel tepkilerin değişebileceğini ve diyet, kondisyon düzeyi ve egzersiz yoğunluğu gibi faktörlerin, yarış öncesinde ve sırasında kan şekeri düzeylerinin nasıl değiştiğini etkileyebileceğini belirtmekte fayda var. Bu nedenle bireylerin, özellikle de diyabet veya diğer sağlık sorunları olanların, sağlık uzmanlarına danışması ve egzersiz rutinleri ile beslenme planlarında uygun ayarlamalar yapması önemlidir.