1) Sübjektif kriterlere aşırı güvenme :DSM-IV, ruhsal bozuklukların teşhisinde ağırlıklı olarak subjektif kriterlere dayanmaktadır ve bu da teşhiste olası tutarsızlıklara ve önyargılara yol açmaktadır.
2) Kültürel duyarlılığın eksikliği :DSM-IV, ruh sağlığı sunumlarındaki kültürel farklılıkları yeterince dikkate almadığı ve potansiyel olarak farklı popülasyonlarda yanlış teşhise veya yetersiz teşhise yol açtığı için eleştirildi.
3) Yüksek eşlik eden hastalık :DSM-IV'deki pek çok zihinsel bozuklukta yüksek oranda eştanı görülmesi, klinisyenlerin birlikte ortaya çıkan durumları doğru şekilde teşhis etmesini ve tedavi etmesini zorlaştırmaktadır.
4) Sınırlı geçerlilik ve güvenilirlik :Bazı eleştirmenler, bazı DSM-IV tanılarının yeterli ampirik desteğin bulunmadığını ve tanı kriterlerinin farklı klinisyenler ve ortamlarda her zaman güvenilir olmadığını savunuyor.
5) Damgalama :Bireylerin ruhsal bozukluğu olan olarak etiketlenmesi damgalanmaya ve ayrımcılığa katkıda bulunabilir, bu da yardım aramayı ve iyileşmeyi engelleyebilir.