1. Genetik: Migrenler genellikle ailelerde görülür, bu da genetik bir bileşene işaret eder. Bazı genetik mutasyonlar migren riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir.
2. Beyin Anormallikleri: Migren yaşayan kişilerin beyinlerinin yapısı ve işlevinde, beyin sapı ve trigeminal sinirdeki değişiklikler gibi ince farklılıklar olabilir. Bu anormallikler ağrının işlenmesini etkileyebilir ve migren ataklarına katkıda bulunabilir.
3. Nörotransmitterler: Nörotransmiterler beyin hücreleri arasında sinyal ileten kimyasal habercilerdir. Serotonin, dopamin ve glutamat gibi bazı nörotransmiterlerin anormal seviyelerinin veya aktivitesinin migren gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir.
4. Çevresel Tetikleyiciler: Duyarlı bireylerde çeşitli dış faktörler migreni tetikleyebilir. Bu tetikleyiciler şunları içerebilir:
- Hormonal değişiklikler (özellikle kadınlarda adet döngüsü veya hormonal kontraseptiflere bağlı olarak)
- Stres
- Bazı gıdalar (örn. eski peynirler, çikolata, aspartam)
- Güçlü kokular
- Parlak ışıklar
- Hava değişiklikleri
- Uyku bozuklukları
5. Beyin Kan Akışındaki Değişiklikler: Migren atağı sırasında beyindeki kan damarlarında geçici bir daralma veya genişleme meydana gelir ve bu da kan akışında değişikliklere yol açar. Bu değişiklikler iltihaplanmaya, bazı kimyasalların salınmasına ve ağrıya duyarlı liflerin aktivasyonuna neden olabilir ve bu da migrenin karakteristik zonklayıcı ağrısına neden olabilir.
6. Kortikal Yayılan Depresyon (CSD): CSD, beynin korteksine yayılan bir nöronal depolarizasyon dalgasıdır. Migrenin baş ağrısı evresinden önce sıklıkla yaşanan aura semptomlarını başlatan altta yatan mekanizmanın bu olduğuna inanılmaktadır.
Migrenlerin karmaşık bir durum olduğunu ve birden fazla faktörün etkileşime girerek bir atağa neden olabileceğini unutmamak önemlidir. Daha etkili tedavilere ve önleme stratejilerine yol açabilecek migren oluşumunda rol oynayan mekanizmaların daha iyi anlaşılmasına yönelik araştırmalar devam etmektedir.