Keton cisimleri kanda biriktiğinde hidrojen iyonlarını serbest bırakır ve bu da pH'ın düşmesine neden olur. PH'daki bu düşüş, vücudun kimyasal dengesinin bozulduğu ve daha asidik hale geldiği bir durum olan metabolik asidoza neden olur.
Ayrıca DKA'da böbreklerden bikarbonat iyonlarının (HCO3-) kaybı da vardır. Normalde böbrekler, bikarbonat iyonlarını yeniden emerek ve hidrojen iyonlarını atarak vücudun asit-baz dengesini korumaya yardımcı olur. Ancak DKA'da fazla keton varlığı nedeniyle böbrekler keton cisimlerinin ve hidrojen iyonlarının atılmasına öncelik verir ve bu da bikarbonat iyonlarının daha fazla kaybına yol açar. Bikarbonat iyonlarının bu kaybı metabolik asidozun gelişmesine katkıda bulunur.
DKA'daki azalan pH'ın vücut üzerinde çeşitli etkileri olabilir:
1. Miyokardiyal kontraktilitenin azalması:Asidoz, kalbin etkili kasılma yeteneğini bozabilir, kalp debisinin azalmasına yol açabilir ve potansiyel olarak dolaşım şokuna katkıda bulunabilir.
2. Zihinsel durumda değişiklik:Şiddetli asidoz beyin fonksiyonlarını etkileyebilir, aşırı durumlarda kafa karışıklığı, uyuşukluk ve hatta komaya neden olabilir.
3. Elektrolit bozuklukları:Asidoz, potasyum, magnezyum ve fosfat gibi çeşitli elektrolit seviyelerinde değişikliklere neden olabilir ve bu da klinik tabloyu daha da karmaşık hale getirebilir.
4. Doku hasarı:Uzun süreli asidoz, çeşitli doku ve organlarda hasara yol açarak DKA'nın genel şiddetine katkıda bulunabilir.
Bu nedenle pH'ın düzeltilmesi ve asit-baz dengesinin yeniden sağlanması, diyabetik ketoasidozun yönetilmesinde ve hasta sonuçlarının iyileştirilmesinde çok önemli bir husustur.