1. İncelik ve Yayılma: Basit skuamöz epitel son derece incedir ve tek bir düzleştirilmiş hücre tabakasından oluşur. Bu incelik, alveoller ve kan dolaşımı arasındaki gazların verimli değişimini kolaylaştırır. Oksijen alveollerden onları çevreleyen kılcal damarlara kolaylıkla yayılabilirken karbondioksit ters yönde hareket eder. Alveol epitelinin inceliği difüzyon mesafesini en aza indirerek hızlı gaz değişimine olanak tanır.
2. Geniş Yüzey Alanı: Alveoller, gaz değişiminin verimliliğini en üst düzeye çıkarmak için gerekli olan çok büyük bir yüzey alanına sahiptir. Alveollerin basit skuamöz epitel ile kaplanmasıyla difüzyon için mevcut toplam yüzey alanı önemli ölçüde artar. Bu geniş yüzey alanı, her nefeste daha fazla miktarda oksijen alınmasına ve daha fazla miktarda karbondioksitin salınmasına olanak tanır.
3. Geçirgenlik: Alveollerdeki basit skuamöz epitel, gazlara karşı oldukça geçirgendir ve alveol-kılcal bariyer boyunca oksijen ve karbondioksitin hızlı hareketine izin verir. Bu geçirgenlik, vücudun oksijen ve karbondioksit seviyelerinin hayatta kalmak için gerekli olan dar bir aralıkta tutulmasını sağlamak için gereklidir.
4. Yapıların Eksikliği: Basit skuamöz epitel, diğer solunum doku türlerinde bulunan silia ve mukus üreten goblet hücreleri gibi yapılardan yoksundur. Bu ek yapı eksikliği, gaz akışına karşı direnci azaltır ve gazların daha düzgün ve daha verimli difüzyonuna olanak tanır.
5. Düşük Metabolik Aktivite: Alveollerdeki basit skuamöz epitel hücreleri düşük metabolik aktiviteye sahiptir; bu da önemli miktarda oksijen tüketmedikleri veya önemli miktarda karbondioksit üretmedikleri anlamına gelir. Bu düşük metabolik aktivite, alveollerde gaz değişimi için uygun bir ortamın korunmasına yardımcı olur.
Özetle, akciğerlerin alveollerindeki basit skuamöz epitel dokusunun astarı, verimli gaz değişimi için kritik öneme sahiptir; oksijen ve karbon dioksit difüzyonunu maksimuma çıkarırken gaz akışına karşı direnci en aza indirir. Bu özel doku yapısı, akciğerlerin vücudun solunum taleplerini karşılayabilmesini ve kandaki optimum oksijen seviyelerini koruyabilmesini sağlar.