1. Genetik Benzersizlik: Doğmamış bir çocuk, kendisini ebeveynlerinden ve diğer tüm bireylerden ayıran benzersiz bir genetik yapıya sahiptir. Döllenmiş yumurta, daha döllenme anından itibaren, yeni bir insanın gelişimi için gerekli olan tüm genetik bilgiyi içerir.
2. İnsani Gelişme: Doğmamış bir çocuk, gelişiminin ilk aşamalarından itibaren dikkate değer bir büyüme ve karmaşıklık sergiler. Embriyo, gebe kaldıktan sonraki haftalar içinde farklı organlar, uzuvlar ve dokular oluşturur. İlk üç aylık dönemin sonunda fetüs, tanınabilir özellikleri ve temel refleksleri ile tam olarak oluşmuş bir insanın özelliklerini gösterir.
3. Beyin Aktivitesi: Döllenmeden yaklaşık altı hafta sonra fetüsün beyni gelişmeye başlar. Zamanla beyin aktivitesi artar ve üçüncü trimesterde fetüs uyaranlara yanıt verir, uyku-uyanıklık döngüleri sergiler ve öğrenme ve hafızaya ilişkin kanıtlar gösterir. Bu bilinç işaretleri, doğmamış çocuğun insani deneyimler için kapasiteye sahip olduğunu göstermektedir.
4. Fetal Canlılık: Tıp teknolojisindeki ilerlemeler sayesinde, doğmamış çocuklar artık rahim dışında erken hayatta kalabiliyor. Yaşayabilirliğin alt sınırı yıllar geçtikçe giderek azaldı ve 22 hafta kadar erken doğan bazı prematüre bebekler uygun tıbbi bakımla hayatta kaldı. Bu, gelişimin erken aşamalarında bile insan yaşamı ve kişiliği için potansiyel olduğunu göstermektedir.
5. Yasal Tanınma: Birçok ülke ve yargı bölgesi, doğmamış çocukların haklarını ve çıkarlarını çeşitli yasal korumalarla tanır. Bunlar, doğmamış bir çocuğun öldürülmesini ayrı bir suç olarak ele alan fetal cinayet yasalarını ve doğmamış çocuğun anneye bağımlılığını kabul eden anne sağlığı, doğum öncesi bakım ve nafaka ile ilgili yasaları içerir.
6. Dini İnançlar: Pek çok din ve ahlak kuralları, kişiliği doğmamış çocuğa atfeder. Örneğin Katolik Kilisesi, doğmamış çocuğu, ana rahmine düştüğü andan itibaren bir insan olarak kabul eder ve bazı dini gruplar, kutsal metinlerin yorumlarına dayalı olarak benzer inançlara sahiptir.
7. Duyarlılık ve Potansiyel: Doğmamış bir çocukta bilincin ve duyarlılığın kesin noktası tartışılırken, bazı filozoflar gelecekteki duyarlılık ve rasyonellik potansiyelinin ahlaki değerlendirmeyi ve korumayı garanti etmek için yeterli olduğunu savunuyorlar.
8. Tutarlılık ve Adillik: Yeni doğan bebeklerin ve küçük çocukların hakları ve çıkarları olan kişiler olduğunu kabul edersek, kişiliğin başladığı noktaya ilişkin net bir ayrım yapmak zorlaşır. Keyfi çizgilerden kaçınmak ve tutarlılığı sağlamak için bazı kişiler, kişiliğin doğmamış çocukları da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini savunuyor.
Herkesin bu argümanlarla aynı fikirde olmadığını ve tartışmanın diğer tarafında da geçerli bakış açılarının bulunduğunu belirtmek önemlidir. Doğmamış bir çocuğun kişiliği sorunu karmaşık ve çok yönlü olmaya devam etmekte olup etik, felsefi ve bilimsel bakış açılarının dikkatli bir şekilde değerlendirilmesini gerektirmektedir.