Membran Potansiyeli: Potasyum iyonları (K+), kalp hücrelerinin dinlenme membran potansiyelinin birincil belirleyicileridir. Hücre içi bölmede bol miktarda bulunurlar ve hücrelerin içindeki negatif yükün korunmasına yardımcı olurlar. Hücre zarındaki potasyum konsantrasyonundaki farklılık, kalbin elektriksel olarak uyarılabilirliğini etkileyen bir elektrokimyasal gradyan yaratır.
Repolarizasyon: Kardiyak aksiyon potansiyeli sırasında potasyum kanalları açılarak K+ iyonlarının hücrelerden dışarı akmasına izin verir. Potasyum iyonlarının bu akışı, hücre zarının yeniden kutuplaşmasına yardımcı olur ve depolarizasyondan sonra onu dinlenme durumuna geri getirir. Repolarizasyon, aksiyon potansiyelini sonlandırmak ve kalbin bir sonraki kasılmaya hazırlanmasını sağlamak için gereklidir.
Kardiyak Otomatiklik: Kalp atışını başlatmaktan sorumlu olan SA düğümü, elektriksel uyarılar üretmek için potasyum da dahil olmak üzere çeşitli iyonların etkileşimine dayanır. Potasyum kanalları, SA düğüm hücrelerinde spontan depolarizasyon hızının düzenlenmesinde, kalp atış hızının etkilenmesinde ve düzenli sinüs ritminin sağlanmasında rol oynar.
İletim: Potasyum iyonları ayrıca elektriksel uyarıların kalpten iletilmesini de etkiler. Uygun potasyum seviyeleri, SA düğümünde üretilen elektrik sinyallerinin atriyoventriküler düğüm (AV düğümü) ve ventriküllere giden iletim yolları boyunca sorunsuz ve verimli bir şekilde ilerleyerek kalp odalarının kasılmasını koordine etmesini sağlar.
Aritmiler: Anormal potasyum seviyeleri kalpteki hassas iyon dengesini bozarak aritmilere veya düzensiz kalp ritimlerine yol açabilir. Hipokalemi (düşük potasyum seviyeleri), aksiyon potansiyeli süresini uzatabilir ve atriyal fibrilasyon ve ventriküler taşikardi gibi yeniden giriş aritmileri riskini artırabilir. Öte yandan hiperkalemi (yüksek potasyum seviyeleri), iletimi yavaşlatabilir ve kalbin elektriksel aktivitesini bozabilir, potansiyel olarak bradikardiye ve hatta kalp durmasına neden olabilir.
Bu nedenle yeterli potasyum düzeyinin normal aralıkta tutulması, kalbin elektrik sisteminin düzgün işleyişinin sağlanması ve sinüs ritminin korunması açısından önemlidir.