1. Düşük Konsantrasyonlar: Farmasötik kirleticiler genellikle atık sularda çok düşük konsantrasyonlarda bulunur; genellikle milyarda bir (ppb) ve hatta trilyonda bir (ppt) aralığındadır. Bu durum, geleneksel atık su arıtma proseslerinin bunları etkili bir şekilde ortadan kaldırmasını zorlaştırmaktadır.
2. Kimyasal Karmaşıklık: Farmasötik bileşikler, kendilerini geleneksel atık su arıtma işlemlerine dirençli kılan karmaşık kimyasal yapılara sahip olabilir. Bazı farmasötikler vücutta stabil olacak şekilde tasarlanmıştır, bu da onların atık su arıtma tesislerinde bozunmaya karşı da dayanıklı olduğu anlamına gelir.
3. Düzenleme Eksikliği: Şu anda, atık su arıtma tesislerinin farmasötik kirleticileri uzaklaştırmasını özel olarak gerektiren düzenlemeler sınırlıdır veya hiç yoktur. Sonuç olarak birçok arıtma tesisi bu bileşikleri arıtacak teknolojiye veya altyapıya sahip değildir.
4. Maliyet: Farmasötik kirleticileri atık sudan uzaklaştıracak teknolojilerin uygulanması pahalı olabilir. Membran filtrasyonu veya aktif karbon adsorpsiyonu gibi gelişmiş arıtma prosesleri önemli yatırım ve işletme maliyetleri gerektirir.
5. Bilgi Eksikliği: Farmasötik kirleticilerin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin tamamı halen araştırılmaktadır. Bu etkilere ilişkin anlayışımız geliştikçe, bunları ele alacak düzenlemeler ve atık su arıtma teknolojileri geliştirilebilir.
Bu zorluklara rağmen, farmasötik kirleticilerin atık sudan uzaklaştırılması için yeni ve daha etkili yöntemler geliştirmeye yönelik araştırmalar devam etmektedir. Düzenlemeler geliştikçe ve halkın farkındalığı arttıkça, farmasötik kirleticilerin arıtılmasının atık su yönetimi stratejilerinde daha belirgin bir odak noktası haline gelmesi bekleniyor.