Otonom refleks yayının temel yapısı aşağıdaki bileşenleri içerir:
1. Reseptör:Özel duyusal nöronlar veya reseptörler, vücudun iç ortamındaki spesifik değişiklikleri tespit eder. Bu değişiklikler sıcaklık, basınç, kimyasal bileşim veya diğer uyaranlardaki değişiklikleri içerebilir.
2. Aferent Nöron:Reseptör, aferent nöronlar aracılığıyla merkezi sinir sistemine (CNS), özellikle beyindeki veya omurilikteki uygun otonomik merkeze elektrik sinyalleri gönderir.
3. Otonom Merkez:CNS'deki otonom merkez, reseptörden alınan duyusal bilgiyi işler ve yorumlar. Uygun yanıtı belirler ve efektör organa motor sinyalleri gönderir.
4. Efferent Nöron:Motor sinyalleri otonom merkezden hedef organ veya dokuya efferent nöronlar aracılığıyla iletilir. ANS'nin efferent nöronları ayrıca iki türe ayrılır:sempatik ve parasempatik nöronlar.
5. Efektör Organ veya Doku:Efektör organ veya doku, efferent nöronlardan gelen sinyalleri alır ve uygun yanıtı gerçekleştirir. Bu, kas tonusunda, bez salgısında, kalp atış hızında veya diğer fizyolojik işlevlerde değişiklikleri içerebilir.
6. Geri Bildirim Mekanizması:Efektör organ yanıt verdikten sonra, etkilenen doku veya organlardaki duyu reseptörleri, yanıtın etkinliği hakkında bilgi sağlayan geri bildirim sinyallerini CNS'ye geri gönderir. CNS daha sonra yanıtı ayarlayabilir veya sistemi orijinal durumuna döndürebilir.
Otonom refleks yayının bir örneği, kas tonusunu koruyan ve duruşun düzenlenmesine yardımcı olan germe refleksidir. Bir kas gerildiğinde, kas iğcikleri adı verilen özel duyu reseptörleri değişikliği algılar ve omuriliğe (afferent nöronlar) sinyaller gönderir. Omurilik bilgiyi işler ve motor nöronlar yoluyla kaslara geri gönderici sinyaller göndererek kasın kasılmasına ve gerilmeye direnmesine neden olur. Bu refleks tamamen istemsizdir ve bilinçli bir düşünce olmaksızın omurilik seviyesinde meydana gelir.
Otonom refleks yayları homeostazisin sürdürülmesi ve vücuttaki değişikliklere hızlı ve etkili yanıtların sağlanması için gereklidir. Bu refleksler hayati fonksiyonların düzenlenmesine, vücudun zarar görmesine karşı korunmasına ve değişen dış koşullara rağmen istikrarlı bir iç ortamın korunmasına yardımcı olur.