Hastane benzeri kurumların dikkate değer ilk örneklerinden biri, antik Yunanistan'da şifa tanrısı Asklepios'a adanmış bir kutsal alan olan Asklepieion'dur. Asklepieion, bireylerin tıbbi yardım alabilecekleri ve iyileşmeyi teşvik ettiğine inanılan ritüellere katılabilecekleri bir yer sağlıyordu.
Zamanla hastane fikri gelişti, özellikle Orta Çağ'da dini tarikatların hayırseverlik çalışmalarının bir parçası olarak hastaneler kurmasıyla. Bu ortaçağ hastaneleri genellikle yoksullar, hastalar ve yaşlılar için barınak görevi görüyordu. Dikkate değer örnekler arasında 7. yüzyılda kurulan Paris'teki Hôtel-Dieu ve 12. yüzyılda kurulan Londra'daki St. Bartholomew Hastanesi bulunmaktadır.
18. ve 19. yüzyıllarda modern hastane anlayışı şekillenmeye başladı. Anestezinin keşfi ve antiseptik tekniklerin geliştirilmesi gibi tıp bilimi ve teknolojisindeki ilerlemeler, belirli tıbbi disiplinlere adanmış uzmanlaşmış hastanelerin kurulmasına yol açtı. Bu dönemde Florence Nightingale gibi isimler hastane uygulamalarının reform edilmesinde ve hasta bakımının iyileştirilmesinde önemli bir rol oynadı.
20. yüzyılda tıbbi ortam gelişmeye devam etti ve hastaneler giderek daha karmaşık hale geldi. Yeni tedavilerin, teşhis araçlarının ve tıbbi ekipmanların geliştirilmesi, hastaneleri daha da gelişmiş sağlık hizmetleri merkezlerine dönüştürdü.
Bu nedenle, kavram yüzyıllar boyunca çeşitli kültürler ve toplumlar tarafından gelişip şekillendiğinden, hastanelerin kurucusu olarak tek bir kişiyi belirlemek zordur.