Artan inflamasyon:Stres, sempatik sinir sisteminin aktivasyonuna ve inflamasyonu artırabilen kortizol gibi stres hormonlarının salınmasına neden olabilir. Kronik inflamasyon, hücrelere ve DNA'ya zarar vererek kontrolsüz hücre büyümesine yol açabileceğinden kanser gelişimi ve ilerleme riskinin artmasıyla ilişkilidir.
Değişen bağışıklık fonksiyonu:Stres, kanser hücrelerini tanıma ve yok etmede çok önemli bir rol oynayan bağışıklık sistemini de etkileyebilir. Kronik stres, bağışıklık sisteminin tümör hücrelerini tanımlama ve onlara saldırma yeteneğini baskılayarak bunların kontrolsüz bir şekilde büyümesine ve yayılmasına neden olabilir.
Gen ifadesindeki değişiklikler:Stres, hücre büyümesi, çoğalması ve apoptoz (programlanmış hücre ölümü) ile ilgili genlerin ifadesinde değişikliklere neden olabilir. Bu genlerin düzensizliği anormal hücre büyümesine ve tümör oluşumuna yol açabilir.
Gelişmiş anjiyogenez:Stres, tümör büyümesi ve metastaz için gerekli olan yeni kan damarlarının oluşumunu (anjiyogenez) destekleyebilir. Stres kaynaklı hormonlar, yeni kan damarlarının gelişimini kolaylaştıran anjiyojenik faktörlerin üretimini uyararak tümöre büyümesi için gerekli oksijen ve besin maddelerini sağlayabilir.
Artan hücre göçü ve istilası:Stres, hücre göçünü ve istilasını teşvik eden moleküllerin üretimini uyararak, tümör hücrelerinin birincil tümörden ayrılarak vücudun diğer bölgelerine yayılmasına (metastaz) izin verebilir.
Bu nedenle kronik stres, çeşitli biyolojik süreçleri etkileyerek ve vücudun kansere karşı doğal savunma mekanizmalarını bozarak tümörün büyümesine ve ilerlemesine olanak sağlayan bir ortam yaratabilir. Stresin doğrudan kansere neden olmadığını ancak gelişimine ve ilerlemesine katkıda bulunabileceğini unutmamak önemlidir. Gevşeme teknikleri, egzersiz ve destek arayarak stresi yönetmek, stresin kanser riski üzerindeki potansiyel etkisini azaltmaya yardımcı olabilir.