Genetik çeşitlilik: HIV, dünya çapında dolaşan çok sayıda alt tip ve suşla dikkat çekici bir genetik çeşitlilik sergiliyor. Bu çeşitlilik, virüsün aşılar veya doğal enfeksiyonlarla ortaya çıkan bağışıklık tepkilerinden kaçmasına olanak tanır.
Hızlı mutasyon oranı :HIV genomu son derece yüksek bir mutasyon oranına sahiptir ve bu da sürekli olarak yeni viral varyantların ortaya çıkmasına neden olur. Bu mutasyonlar, virüsün, aşıların neden olduğu antikorlar tarafından tespit edilip etkisiz hale getirilmesinden kaçmasını sağlayabilir.
Sterilize edici bağışıklık eksikliği: HIV ile doğal enfeksiyon genellikle bağışıklığın kısırlaştırılmasına yol açmaz; bu da enfekte bireylerin antikor geliştirmelerine rağmen virüsü barındırabilecekleri ve aktarabilecekleri anlamına gelir. Bu, kısırlaştırıcı bağışıklığı tetikleyebilecek bir aşının tasarlanmasında önemli bir zorluk teşkil etmektedir.
Bağışıklıktan kaçınma mekanizmaları :HIV, bağışıklık sisteminden kaçmak için çeşitli mekanizmalar geliştirmiştir. Örneğin virüs, antikorlar tarafından hedeflenen viral proteinlerin ekspresyonunu aşağı doğru düzenleyebilir veya değiştirebilir, böylece bağışıklık tanıma ve yıkımdan kaçmasına izin verebilir.
Uygun bağışıklık tepkilerini tetiklemedeki zorluklar :Etkili bir HIV aşısının geliştirilmesi, hem humoral bağışıklığın (antikor aracılı) hem de hücre aracılı bağışıklığın (T hücresi aracılı) uyarılmasını gerektirir. Ancak bu bağışıklık tepkilerinin uygun dengesini ve kalitesini geleneksel aşı stratejileriyle elde etmek zor olmuştur.
Kapsamlı araştırma ve çabalara rağmen bilim insanları, güvenli ve etkili bir HIV aşısı geliştirmedeki bu zorlu zorlukların üstesinden henüz gelemedi. Bununla birlikte, devam eden araştırmalar, mRNA bazlı aşılar, viral vektör aşıları ve geniş anlamda nötralize edici antikorlar dahil olmak üzere, HIV aşısının geliştirilmesiyle ilgili bazı zorlukların çözümünde umut vaat eden yenilikçi yaklaşımları keşfetmeye devam ediyor.